DAVRANIŞLARIMIZIN KAYNAĞI, YARATICILIK
VE SANAT
Yaşadıklarımız konusunda kendimizi
sorgulamayışımız çoğunlukla başkalarını yargılama cesareti veriyor. Üstlenmediklerimiz sorumluluklar sorunlarımızı azaltmıyor.
Üzerinde kafa
yormadığımız davranış yapımız nasıl şekillenir, nasıl değişir merak edeniniz
oldu mu? İnsanın kişisel gelişimini güçlendiren sonradan kazanılan edinimler midir, yoksa doğumla
gelen temel özellikler midir? Yapılan bilimsel araştırmalarda bu sorunun
yanıtını bulmak mümkün.
Prof. Dr. Özcan Köknel bu konuda
şunları yazıyor; “Kişilik yapısının oluşmasını ve gelişmesini anlamak tutum ve
davranışları ortaya çıkaran etkenleri tanımak için insan yaşamında güdülenmenin
yerini ve rolünü bilmek gerekir. Yeni doğan bebekte, bütün insanlarda ortak
olan doğal ve evrensel içgüdüler, bedensel gereksinimlerden kaynaklanan
dürtülerden kaynaklıdır. Gelişme süreci içinde, bunlara toplumdan gelen dürtüler
eklenir.
"Kişiliğin oluşmasında,
bilinçlenmesinde tutum ve davranışı başlatan, açığa çıkaran, sürdüren,
yönlendiren bilinçli ya da bilinçsiz
etkenlere güdü denir. Gerçekte, güdü
kavramı içinde içgüdü, dürtü, içsel itilme, gereksinim, eğilim, istek, istem (irade
) tutku, umut, beklenti amaç kavramları da yer alır. Bunlar kişilik gelişmesin
de rol oynadığı gibi bir tutum ve davranışı ortaya çıkaran temel etkenler
arasında da bulunabilirler. Aralarında sıkı bağlantılar vardır. Her hangi
birinde ortaya çıkan gelişme ve değişme tutum ve davranışı değiştirebileceği
gibi, bu gelişim ve değişmenin süresi kişilik yapısını da etkileyebilir.”
Yukarıda bahsedilen içgüdüsel ve dürtüsel
değişimlerin / gelişimlerin yanında, problemli ebeveynlerle birlikte dünyanın
bir parçası olmaya çalışmanın zorluğu da önemli. Zira, çocukların örnek bir model belirlemesi 3 ila 7 yaş
dönemlerine denk geliyor. Önemli olan bu süreçte anne ve babanın davranış
biçimleri. Çünkü çocuklar hafızaya kaydettikleri her hareketi taklit edebiliyorlar. Diğer önemli bir konu bu
gelişim dönemlerini ne kadar sağlıklı ya da
sağlıksız geçirdikleri. İleri ki yaşlarda bireyin toplumsallaşması
bunlara da bağlı. Kısaca mutlu bir aile,
mutlu bir çocuk veriyor dünyaya. Diğer bir anlamda, kontrol edilemeyen hayatlar insanların kendi seçimleriyle yolunu
bulup gidiyor. Ve siz bunu dışarıdan
izlemek zorunda kalıyorsunuz. Bu konuda psikiyatrlar ve psikologlar özellikle;
çocuklara uygulanan ödüllendirmeler ve cezalandırmaların yerinde ve zamanında
yapılamaması üzerinde duruyorlar. Çünkü gereksiz ve keyfi uygulanan cezalar
çocukta aynı hareketlerin yenilenmesi konusunda alışkanlık kazanmalarını
sağlayabiliyorlar. Abartılan ödüllendirmeler çocuğu doyumsuzluğa, bir zaman
sonra elindeki ile yetinmemeye yönlendiriyor. Sağlıklı birey yetiştirmek bir
yerde sizinle de sınırlı kalmıyor. Çağınızın sunduğu olumlu ya da olumsuz
gelişmeleri siz ret etseniz de, başkaları zorla yaşamınıza sokamaya çalışıyor
(medyanın sunumları, internetin sunduğu
olanaklar, vitrinler vb). Sonrası siz, değerleriniz ve “modern” yaşamın dayattıkları
diye, ikiye, üçe... Ayrılmaya başlıyorsunuz. “Modern” yaşama karşı mıyız ?
Hayır ancak, mutsuzluğun nedenine yönelik doğru yanıtları alabilmek için, yaşamın neresindeyiz, nasıl algılıyoruz,
birileri sınırlarımızı ne kadar zorluyor... Gibi soruları sormaktan adeta
çekiniyoruz. Yaşam kültürümüz ve bu kültürün kazandırdığı kapasite geleceğinizi
bir şekilde belirleyen unsurlar. Gelecek insanlar için bilinçli ve anlamlı bir
tercih olmalıdır oysa. Öte yandan sahip olunan gerçeklere yakın olmayan
abartılı istekler hayal kırıklıkları getirecektir. Bundan dolayıdır ki yaşamın
sizin pencerenizden nasıl göründüğü önemlidir.
Çevremize baktığımızda mutlu / mutsuz
birçok insanı görmek mümkün. Hepsinin kendilerini ifade ediş biçimleri ve altında yatan öyküleri farklılık
gösteriyor. Çocukluğumuzdan kalan duygusal defektler, genetik aktarımlar,
fiziksel kusurlar, çevresel koşulların
dayatmaları değişime temel oluşturan faktörlerden bazıları... Gelişim sürecinde
var olan güvensizlik, sevgisizlik, ait olamama, saygı eksikliği... Kişide
duygusal yetersizlikler oluşturabildiği gibi, içsel çatışmalara neden
olabiliyor.
Davranışların kaynağından yola çıkarak,
yüzyıllar öncesinde ve günümüzde, sanatçıların başarılı ve kalıcı olmalarının
altında yatan nedeni, olumsuz yaşanmış bir çocukluğa ve gençlik dönemine
bağlamak mümkün mü? Kişiye göre değişkenlik gösterse de bu yansımalar insanlara
bir ayrıcalık olarak geri dönebiliyor. Sanat insanları da, sanatçı kimliğini
kazanmadan önce çocuktular. Örneğin; evrensel bir şair olan Arthur Rimbaud’un
hayatı irdelendiğinde, babasının ilgisizliği ya da onun sahnede olmayışı
yaşamında çok bahsetmediği bir ayrıntı olarak göze çarpıyor. Genel olarak
yaşadıklarından sorumlu tutuğu tek insan annesidir. Belki de onu şiire
yönlendiren annesinin katı kuralları, sevgisizliği, şairin içsel yalnızlığını
oluşturan nedenlerin başında gelmektedir. İkinci örnek Wirgina Woolf,
kaygılarını, içsel çatışmalarını yazarak dönüştürmeye çalışan bir yazardır.
Yaşamın ona sunduklarını kendi ifadesiyle ve yorumuyla dile getirmiş olması ona
yetmemiştir. Genç bir yaşta ölümü seçmiştir. Bu seçimin nedenleri ne olursa
olsun, nereye dayanırsa dayansın onun ünlü biri olmasına engel olmamıştır.
Sadece psikolojik kaygılar değil
kişilerin içindeki yeteneği ortaya çıkaran, fiziksel kusurlar da, insanlardaki
azmi, hırsı ve başarıyı ortaya çıkarabiliyor: Bethowen’un sağır, Latin
Amerikalı Edebiyatçı Jorge Luis Borges’in ve halk ozanlarımızdan
Aşık Veysel’in âmâ oluşu... Gibi
Dünya da birçok şair, yazar, ressam,
müzisyen genelde ortak bir nokta da buluşuyorlar. İçsel yalnızlıklarında.
Geçmiş ya uyuyan bir canavar ya da uyumayan bir gerçek. Ancak bu gerçek her
birinde farklı dönüşüyor yaşama. Dönüştüğü ve kabul gördüğü andan itibaren de
en iyisi için daha çok çalışmak hayatlarının
bir parçası oluyor. Bilim adamları; yaratıcılığın temelin de yatanın ilkel
nitelikteki eğilimlerin ve isteklerin, doğal amaçlara dönüştürülmesinden ve
yaratıcılığa yönlendirilmesinden
(yüceltme) bahsediyor. İnsanın kendini gerçekleştirmesi ve ifade etmesi
için sanat bir araç. Sanat için de yaratıcılık bir yol. Konunun girişinde de
bahsedildiği üzere çocuklukta, gençlik dönemin de ve ilerlemiş yaşlarda görülen
içsel çatışmalar ve bunun sonucun da oluşan kaygılar, kişisel ve toplumsal edinimlerin dışa vurumu,
yaratıcılığı ortaya çıkarıyor. Sanatı ve
sanatçı kişiliği de. Prof. Dr Özcan Köknel kitabında “Yaratıcılıkta doğuştan
gelen içgüdüsel kazanımlar ve çevresel kazanımlar da etkilidir. Öte yandan
ruhbilim öğretilerin de; yaratıcılığın kaygıdan kurtulmada, kendini
gerçekleştirme de en olumlu yol olduğu kabul edilmektedir “ diye söz ediyor.
Ruhbilim ve sanat arasın da kurulan
ilişki açısından bakıldığında Dr. Köknel “ sanatçı, düşlemlerine,
tasarımlarına, imgelerine sanat ölçümleri, içerisin de biçim verir. Onları
zihnindeki soyutlamalardan kurtarıp gerçek ve somut bir nesneye dönüştürebilir “ diyor. Bu da sanatın kendi
iç disiplinini ve dinamizmini ortaya koyuyor. Teknik açıdan önemli olsa da bu
disiplin, sanatçının yaşam pratiğinde yeri olmayabiliyor. Zaman zaman görülen
uzaklaşmalar, kayboluşlar ve dirilişler kişinin nevrotik yapısıyla
ilişkilendirilmesi doğal. Bazıları bu yanını çok iyi bir esere yansıtabildiği
gibi, bazıları da farklı alışkanlıkları ediniyor. Alkol, esrar, kokain… Gibi.
Ya da özelin de cinsel tercihlerine, ilişkilerine yansıtıyor. Hepsinin bir ara
da yaşandığı örnekleri görmek mümkün. Bu, geçmişe ve güncelliğe dayalı içsel
sorunların çözümlenmeyişi, anlaşılamayan, fildişi kulelerinde yaşayan, öznel ve
nesnel farklılıklar yaratan “Tanrının verdiği güç “ ya da “ yaratıcı tutkuları,
zorlayıcı eğilimleri olan saplantılı kişiler “in daha çok yaratıcılığı ve
sanatı öne çıkaracakları bir gerçek.
Çocukluğumuz ve yaratıcılığımızın
yansıması olan sanat/sanatçı kişiliği, toplumsal gerçekçi yanımıza bir ivme
kazandırıyor. Nedenine gelince; kimliksizleştirilmeye çalışan bir toplum da
ayakta kalmak için direnen insanlara örnek oluşturuyorlar. Birçoğu toplumun
değer yargılarıyla ters düşseler de, bu
insanlar hepimizin içinde, karanlıkta kalan bir yanımızı aydınlatıyor.
Aydanur
Saraç
Ocak 2002 Kavram Karmaşa Dergisi
Ocak 2002 Kavram Karmaşa Dergisi
Kaynak
--------------
-Arthur Rımbaud, "Dizeler."
Çeviren; Erdoğan Alkan ( Dünya Klasikleri dizisinden)
-Prof.Dr.Özcan Köknel
"Kaygıdan Mutluluğa, Kişilik" (Altın Kitaplar
Yayınevi)
-Celal Üster
Radial Kitap Eki ( yeryüzü kitaplığı 18/1/2002)