9 Ekim 2011 Pazar

Arnavul günlükleri 8

gece yarısıdır uyandığınızda, dinginliğin keyfini çıkarmak için balkona çıkıp karanlığı bölen gece labalarının hüzmesi eşliğinde karşı tepelikleri görmeye çalışırsınız.Sonra köpek ulumalarıyla ayrılırsınız balkondan, biraz da ürkerek yeniden yatağa sokulmayı istersiniz. Size yakın olmayan bir bahçenin yabani bir hayvan tarfından talan edilmesine ramak kalmasıdır bu durum aslında. Silah sesleri ardından -korkutma amçlıdır-. Bellidir artık gecenin konuğu bahçeye girmiştir. Birbirine yakın komşular yardıma gelir, bir şamata, bir hengamedir geceyi alır götürür. Orada olmasanız da biliyor ve bekliyorsunuz. Çünkü kırsalda olmak, hele hele de bir köyde olmak böyle bir şeydir. Çiftçinin işini yetiştiremediği yerde yorgun da olsanız el atmanız büyük bir duyarlılıktır.'Bugün bana yarın ona' hesabından fazlası vardır bu incelikte;. imece usulundan biraz daha fazla ruh taşıyan bir düşüncedir bu. Beklenti yok, sadece yağmur yağacakken taşın altına elinizi koymanız, onca emeğin heba olmasına göz yummayı istememenizn bir açıklaması vardır. Yürekliliğiniz, kadirşinaslığınız ve çokça da içsel sorumluluğunuz orada olmasıdır. Yanınızda!. Çokça azalan bir yakın durma hali bu. Kentlerin arka bahçeleri olmaya başlayan kırsal da hayat aynılaşmaya başlamış olsa da, masumiyetini sürdürüyor diyelim. Bu bir ödev olsun, düşünelim... Sahi, büyük kentlerde ihtişamlı dostlukları olanların kaçı acaba gerçek anlamını yükleyerek kucaklayabilir bu yürekliliği...! 08 ağustos 2011

Arnavul günlükleri 7

Bir yayla havası tutturmuş Ali Kaptan. Bir uzun yol havası. Yaş ilerlemişken görmemek var deyip, mezirelerden dönüp yeniden bakmış hayata.Nilgün Marmara gibi, bütün bahçelerini görmüş müdür hayatın bilmiyorum ama yetmiş yıllık bir ömürde tüm iyi ve kötü yaşanmıştır kuşkussuz. Ne kalbi teklemiş, ne sonsuza bağışlamış hayatı. Ali Kaptan çocukluğunu istemiş ve de almış. Yaylaların soğuk suyunu içmiş, soçlukta taşları dizmiş üstüste oynamış yaşıtlarıyla, ağbayırdan atmış tüm sefilikllerini budalaların. Hayat Ali Kaptan, hayat; kimine tepside kimine koltukta geliyormuş. Hoş siz çoktan çözmüştürsünüz bu düğümü/hayatı almış terkinize yürümüşsünüzdür. Ne garip, sanki önceden tanıyorum sizi/ şapkanızın gölgesinde oturmuşum/ sararken ince ince sigaranızı, ağlayan bir yanınıza bastırmışım, siz okşamışsınız saçlarımı... Dağınık, içli, kahırlı bir anı saklıyorum kaptan. Kalbinize yakın tutar mısınız ellerimi? ... Bu günü güzel eyleyenler oldu, günü alıp gidenler yarenimizden. İyi de oldu, okeyler oynandı, dönüldü,tavlalar oynandı, bulmacalar dolduruldu, evin ikizlerine gülündü, pileki ekmeği eşliğinde formadan çıkmış lenger kebabı yenildi, ardından kızılcık şurubu yudumlandı...Yarına allah kerim. 07 / 08/ 2011